the secret of happiness is to count your blessings while others are adding up their troubles -william penn

CUMARTESİ...


kabul ediyorum, kitapları internetten sipariş etmenin - ekonomik açıdan özellikle - epey faydası var. kargoyu beklemenin heyecanı da başka.. en azından benim için... sipariş verdikten sonra durmadan kontrol ederim: banka ödeme onayı vermiş mi, hangi kitaplarım temin edilmiş, hangileri beklemede, siparişimin kargoya verilmesi daha kaç gün sürecek, elime ne zaman geçecek, ki çoğu zaman kargonun eve teslim edilmesini beklemeden ben gidip alırım -erken doğmuşum ben, yapçak bişi yok!!- vs. vs....

ama hiçbir şey, kitabı elime alıp parmaklarımın arasında hissetmeden, kitap kokusunu içime içime çekmeden, raflar arasında adeta kendimden geçmiş bir halde dolaşmadan kitap almanın zevkini yaşatamaz.... seviyorum ben kitapçıları... spot ışıklarıyla aydınlatılmış, klimalarla ısıtılan modern kitapçılardan tozlu rafları, tek kişilik daracık koridorları, saman kağıdının küflü kokusuyla eski kitapçılara....

uzun bir zamandır cumartesi yürüyüşü yapmamıştım.. bu şehirdeki favori güzergahlarımdan biri... hava soğuk... denizden gelen sert, ürpertici bir rüzgar.. kulağımda müziğim... öyle iyi geldi ki.... ben daha işsizken, açılan bir kitapçı vardı. gezmek istemiştim ama içimde kalacak korkusuyla kapısından içeriye adım atmaya cesaret edememiştim. bu konuda değişen pek birşey yok aslında. aklım hep alamadığım, okuyamadığım kitaplarda. ama en azından bir dahakine diyorum... -hoşgeldin cıvık pollyanna!! her neyse, iyi geldi bu cumartesi yürüyüşü... şöyle kocaman bir oh! çektim.

mavi'nin kitapları (okumaya vakit olacak mı bilmem..)

dostoyevski - ev sahibesi / beyaz geceler (dostoyevskiyle ilgili planlarım var ama tez bitsin önce).

atilla ilhan - tutuklunun günlüğü (tutkuyla dokumuş her bir dizeyi.. )
nazım hikmet - seçmeler
amin maalouf - doğu'nun limanları (ilk amin maalouf kitabım.. kitaba şöyle bir göz attım, son da olmayacak anlaşılan..)
P.S. - bilgisayar savaşları sona erdi! pazar günü itibariyle gıcır gıcır bir dizüstü bilgisayarım var artık. odama geri taşınabilir, vicdan azabı çekmeden (bizimkiler bilgisayarı benim odama koymamakta inat edip, klimalı odayı terk etmişler, ders çalışmam için bana bırakmışlardı. benim de epey vicdanım sızladı bu yüzden), buz gibi odamda, masa lambasının ışığı altında, dötüm dona dona ama içim rahat, ders çalışabilirim. :D yaşasın özgürlük...


6 yorum:

Bettra dedi ki...

Kitaplarımı uzun zamandır internet aracılığıyla alıyorum. Çünkü:
Evet daha ucuz ve evet çok pratik...
Ama dokunmadan hissetmeden almak hep eksik bir sevinç yaşatıyor.
Siparişi verdikten sonra benim gibi geldi mi ne aşamada hangisi temin edilmiş diye yerinde duramadığınızı okuyunca ben de yazayım dedim :)
Tadı kitapçılar gibi değil ama daha pratik şu internet...

mavi dedi ki...

:D vakitsizlik, ekonomik nedenler, biraz da tembellik bir araya gelince kolay kaçıyoruz haksız sayılmayız aslında.. ama o güzelim kitapçıları yürüyüş güzergahlarımızdan tamamen kaldırıp da küstürmeyelim.. arada bir tek kitaplık da uğramak lazım, hal hatır sormak lazım.. sevindirmek lazım... bişileri beklemenin heyecanı apayrı her zaman.. söz konusu kitap olunca ya da çok istediğimiz birşey.. zaman geçmek bilmez ya bir türlü.. misal, geçen hafta verdiğim sipariş hafta sonuna yetişmedi. yarın elimde olacak.. bütün bir gün aklıma gelmesin die kendimi oyaladım durdum... :D

ne iyi ettin de yazdın.. saolasın :D

. dedi ki...

Tezi ve konusunu merak ediyorum, neymiş böyle seni kasıp kavuran şey!
Sevgiler :)

mavi dedi ki...

lost in history, tezimin konusu örgüt kültürünün örgütsel bağlılık üzerindeki etkileri die bişi.... veee bugün itibariyle ilk taslağını bitirdim. geliştirmeler, araştırma kısmısı var ama biticek bitecek :D

nox dedi ki...

benim de ilk doğunun limanlarıydı amin amcayla tanışmam...kitabı biryerde kaybettim ama acayip akıcı,güzel.
zahir hayali demek değil mi?

mavi dedi ki...

doğunun limanlarını okuyamadım henüz. tez.. ales..iş.. güç.. sıra gelmesi bir türlü.. bi kitabı en fazla 10 günde tüketen ben, işler yüzünden kitap süründürüyorum elimde -ki hiç sevmem!... ales i atlatiim en azından sonrasında yumulacağım elimdeki hazineye..

zahir görünen, var olan demek aslında.. borges'nin tanımı: bir zamanlar karşılaştığımız kişi ya da düşünce, başka hiçbirşeye yer vermeyecek şekilde yavaş yavaş bütün düşüncelerimizi kaplar. bu durum bir tür delilik ya da kutsal bir düşünceye kendini kaptırmak olarak tanımlanabilir.

demiş borges.. ben onun yalancısıyım :D

 

Follow Me

Contact

Ad

E-posta *

Mesaj *

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı