para yok. aşk da yok.
şans desen.. semtimize bile uğramıyor -hoş bir semtimiz bile yok!
hani anlatsam roman olur ama anlatacak bir şey yok...
bir umut kaldı elimizde -umut fakirin ekmeği hesabı- umudun peşinden koşacak mecal yok...
düşün, düşün; en dik yamacı önüne dikmişler senin. sıkıysa çık!
hayat basamaklardan oluşuyordu ya -hani sen söylemiştin arkadaşlarına- fena halde yuvarlanmaktasın aşağıya. sıkıysa dur!
içinde bir boşluk büyüyüp durmakta. şişmekte yüreğin büyük bir hızla. haykırmak istiyorsun, patlayacaksın yoksa; eşekten düşmüş karpuz gibi yarılıp kalacaksın. sesini duyarlar mı bu kalabalıkta?
küçücük bir böceksin sen bu dinozorlarla dolu dünyada. sıkıysa haykır!
"gitmek"ten başka çare kaldı mı geriye? her gözün bebeğinde, yüreğinin tam orta yerinde, kokusunda kahvenin "gitmek" var... tutuş tutuş tutuşmaktasın... hücre hücre dağılmaktasın "gitmek"in her bir harfinde...
nasıl gideceksin?
kuş olup uçmak dururken, toprağa kök salmanı isteyenlere ne cevap vereceksin? bir karış boyunla nasıl yetişeceksin? bir sıkımlık canın, bir gram aklınla uzakları nasıl fethedeceksin? "aklın ne önemi var, sevdiklerimi valizime sığdırdım, bir de yüreğimi aldım yanıma. yolcudur abbas bağlasan durmaz" diyeceksin.
gerçeklere teslim olmayan kaç kişi var ki dünyada, hayallerinin peşinden koşup gideceksin. yarı yolda nefes nefese kalıp tükeneceksin. sabah dokuz - akşam altı saniye saniye eksilip küçüleceksin.
kendinle hesaplaşmaya cesaretin yokken nasıl çekip gideceksin?
kapılıp akıntıya elbet yaşayıp gideceksin. yağlı yemeklerden uzak duracak, haberleri izleyecek, torunlarını seveceksin. uzakları hep rüyanda görecek, aldığın her nefeste ciğerlerine çekeceksin...
beş dakikalık saltanatın olacak musalla taşında
sonra
sonsuza kadar dinleceksin....
resim : http://marie-moores.deviantart.com/art/lonely-heart-21031317
şans desen.. semtimize bile uğramıyor -hoş bir semtimiz bile yok!
hani anlatsam roman olur ama anlatacak bir şey yok...
bir umut kaldı elimizde -umut fakirin ekmeği hesabı- umudun peşinden koşacak mecal yok...
düşün, düşün; en dik yamacı önüne dikmişler senin. sıkıysa çık!
hayat basamaklardan oluşuyordu ya -hani sen söylemiştin arkadaşlarına- fena halde yuvarlanmaktasın aşağıya. sıkıysa dur!
içinde bir boşluk büyüyüp durmakta. şişmekte yüreğin büyük bir hızla. haykırmak istiyorsun, patlayacaksın yoksa; eşekten düşmüş karpuz gibi yarılıp kalacaksın. sesini duyarlar mı bu kalabalıkta?
küçücük bir böceksin sen bu dinozorlarla dolu dünyada. sıkıysa haykır!
"gitmek"ten başka çare kaldı mı geriye? her gözün bebeğinde, yüreğinin tam orta yerinde, kokusunda kahvenin "gitmek" var... tutuş tutuş tutuşmaktasın... hücre hücre dağılmaktasın "gitmek"in her bir harfinde...
nasıl gideceksin?
kuş olup uçmak dururken, toprağa kök salmanı isteyenlere ne cevap vereceksin? bir karış boyunla nasıl yetişeceksin? bir sıkımlık canın, bir gram aklınla uzakları nasıl fethedeceksin? "aklın ne önemi var, sevdiklerimi valizime sığdırdım, bir de yüreğimi aldım yanıma. yolcudur abbas bağlasan durmaz" diyeceksin.
gerçeklere teslim olmayan kaç kişi var ki dünyada, hayallerinin peşinden koşup gideceksin. yarı yolda nefes nefese kalıp tükeneceksin. sabah dokuz - akşam altı saniye saniye eksilip küçüleceksin.
kendinle hesaplaşmaya cesaretin yokken nasıl çekip gideceksin?
kapılıp akıntıya elbet yaşayıp gideceksin. yağlı yemeklerden uzak duracak, haberleri izleyecek, torunlarını seveceksin. uzakları hep rüyanda görecek, aldığın her nefeste ciğerlerine çekeceksin...
beş dakikalık saltanatın olacak musalla taşında
sonra
sonsuza kadar dinleceksin....
resim : http://marie-moores.deviantart.com/art/lonely-heart-21031317
0 yorum:
Yorum Gönder