the secret of happiness is to count your blessings while others are adding up their troubles -william penn

MARTI JONATHAN LIVINGSTON


özgürlüğünü arayan, öğrenmeye aç, "sürüden biri" olmayı reddeden, kendisini yargılayanlara sevgi dolu bir kalple ve öğretme aşkıyla geri dönen martı jonathan livingston...

sahip olduğu kanatların, yiyecek bulmasına ve hayatta kalmasına yardımcı olmaktan öte bir işe yaradığına; varlığının esas amacının
UÇMAK olduğuna inanır, uçmanın ÖZGÜRLÜK olduğuna inanır martı jonathan. güneşin ilk ışıklarından karanlık bastırana kadar, sadece yiyecek bulabilmek için balıkçı teknelerinin etrafında çığlıklar atarak dolanan sürüsünden ayrı, tek başına, aç susuz uçma denemeleri yapar; hıza tutkundur.

inancı uğruna, keşfetme tutkusu için binlerce martıyı arkasında bırakacak cesareti vardır. farklı olmanın bedelini, sürüden dışlanarak öder. suçlananların konuşma haklarının olmadığı kurultayda keşfinin heyecanıyla ortaya çıkar ve diğer martıların şaşkın, kınayan bakışları altında kendini savunur:

"yüce bir yaşamın amacını, anlamını görüp onun peşinden koşan bir martıdan daha sorumlu biri var mıdır? binlerce yıldan beri artık balık kafaları peşinden sürüklendik. oysa şimdi yaşamak için başka bir amacımız var; öğrenmek yeniliklere kucak açmak, özgür olmak. bir şans tanıyın bana; bulduklarımı, öğrendiklerimi sizinle paylaşayım."

sürüdeki tüm martılar sırtlarını dönerler.

martı jonathan livingston için sürgün başlar...

sonra "onlar" gelir. iki martı... jonathan'ın meydan okumasına karşılık verirler. onun gibi uçan başka martılar da vardır! "onlar"la gider martı jonathan. kanatlarıyla yapabileceklerinin farkında olan başka martıların arasında bilgelik yolculuğuna çıkar. gruptaki en yaşlı martı Chiang'dan düşünce hızında uçmayı öğrenir.

"düşündüğüm herhangi bir yere yetkin hızla ulaşabilmek için, daha şimdiden oraya ulaştığına inandırmalısın kendini. bu işin ilkesi; öz varlığının her yerde, evrenin ve zamanın ötesinde, henüz adlandırılmamış bir yetkinlikle yaşadığının bilicine varmaktı."

Chiang'ın aralarından ayrılmasının ardından, jonathan geldiği dünyayı sık sık düşünmeye başlar ve bir gün, öğrendiklerini, geride bıraktığı sürüsüne de öğretebilmek için geri döner. sürüyle karşılaşmadan önce, kendisi gibi sürüden dışlanmış bir martı olan genç fletcher ile karşılaşır. ona uçmayı öğretirken, başka dışlanmış martılar da katılır ona, altı öğrencisi olur.

"sizler, kendinizi kanat uçlarınızdan tırnak uçlarınıza kadar düşüncelerinizin sınırlandırdığı bir beden olarak görüyorsunuz. düşüncelerinize vuran zinciri koparın, o zaman bedeninizin de özgürlüğe kavuştuğunu göreceksiniz."

sürüyle yüzleşme vakti gelmiştir. öğrencilerinin itirazlarına rağmen havalanır ve peşinden gelen öğrencileriyle birlikte, sekizbin çift göz tarafından şaşkın bir sessizlikle izlenen görkemli bir uçuş gösterisi yaparak kumsala iner.

martı kurultayının başkanı, kovuldukları halde geri dönecek kadar yüzsüz olan bu martılara aldırış edilmemesini, onlarla konuşanların da sürüden kovulacaklarını duyurur. ancak zamanla, sürüden küçük bir grup - gün geçtikçe büyüyecek bir grup - toplanır bu asi martıların çevresinde.

"uçmak, bir martının en doğal hakkıdır, özgürlük ise, var oluşun bir parçasıdır. boş inançlar olsun, gelenekler olsun, özgürlüğü kısıtlayan ne varsa kaldırıp atmak gerek."

bilgeliğinin doruğuna ulaşan ve ÖZGÜRLEŞEN martı jonathan livingston, yerini öğrencisi fletcher a bırakır, saydamlaşarak yokluğa karışır.

orta okuldaydım bu kitabı ilk okuduğumda. "etkileyici bir öykü" idi benim için o zamanlar. zaman içinde, özgürlüğüme bağlandıkça, özgürlüğüme bağlanıp yalnızlaştıkça, insanların arasındayken bile özgür olabilmeyi öğrendiğimde, değeri katlandıı; sınırsız düşüncenin, ruhu ve bedeni nasıl özgür kıldığını öğrendiğimde...

geçen zamana hayıflanıp, gelecek kaygısının giderek büyüdüğü şu günlerde bu kitabı tekrar okumak bir bardak soğuk su içmek gibi...

keşke jonathan kadar özgür olabileseydim.



0 yorum:

 

Follow Me

Contact

Ad

E-posta *

Mesaj *

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı